Komutan ve düşünür olarak ünlenen Sun Zi’nin Savaş Sanatı eseri insanlık tarihinin en eski ve en fazla araştırılan ve tartışılan strateji eseridir. Bütün dünyada sadece askerlik alanında değil, iş idaresi ve kişisel gelişim gibi pek çok alanda da bir strateji klasiği olarak kabul görmüştür.
Güneydoğu ruhunu aktaran usta kalem Azer Bortaçina, köşe bucak dolaştığı Güneydoğu’yu fotoğraflarla anlatıyor.
Tarih profesörü Pierre Oberling tarafından yazılıp dilimize çevirisi yapılan bu eserde Kıbrıs’ın tarih öncesi çağlardan günümüze kadar gelen tarih anlatılmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu’nun 1571’de Ada’yı işgalinden sonraki olaylar açıklanmakta ve Kıbrıs Cumhuriyeti kurulduktan sonra da Başpiskopos Makarios’un Yunan megali ideasını gerçekleştirmek için enosis davasında Kıbrıslı Türk toplumuna karşı yapılan hunharca hareketler açıklanmaktadır.
Lord Kinross’un Osmanlı kitabını diğer tarih kitaplarından ayıran en önemli özellik, Osmanlı tarihinin 600 yılını, bütün yönleriyle ve gayet akıcı bir üslupla tek bir cilde sığdırması. Kinross, okuyucuya kuşbakışı olarak Osmanlı tarihini akademik tarihçiliğin ayrıntıcı, bilgi ve veriye boğulmuş tekdüzeliğinden çıkararak bir bütün halinde sunuyor. Üstelik bir roman havasında ve düşündürücü anekdotlarla.
Atatürk’ü ve Türkiye’nin modernleşmesini anlatıldığı bu kitap dünyada da beğeni kazandı.
“Bu kitap çağdaş Türkiye’yi yaratan ve tarihin akışını değiştiren büyük önder hakkındaki birçok bilgi eksiğini giderecek bir araştırma ürünüdür.
“İşte, şimdiye kadar yayınlanmış en kapsamlı ‘Atatürk’ incelemesi…’Atatürk büyüleyici ve gizemli bir kişilik olarak belleklerde kalıyor.”
-The Times-
Abdülhamit döneminin son yıllarında, İstanbul’un ilk Müslüman tüccarlarından küçük dükkân sahibi Cevdet Bey’in tutkusu, hem işlerini büyütmek, zenginleştirmektir hem de “Batılı anlamda” çağdaş, modern bir aile kurmak. Kökü taşraya uzanan geleneksel ailesini bir yana bırakarak bu isteklerini gerçekleştirmeye girişen Cevdet Bey’in ve oğullarının hikâyesi, bir anlamda modernleşme uğraşı içindeki Türkiye Cumhuriyeti’nin özel hayatının da hikâyesidir. Ev içlerinin, yeni apartman hayatının, Batılılaşan büyük ailelerin, Beyoğlu’na çıkıp alışveriş etmelerin, radyo dinlenen pazar öğleden sonralarının dikkat ve sevgiyle anlatıldığı bu panoramik roman, Orhan Pamuk’a ününü getiren kitaptır.
Orhan Pamuk Beyaz Kale’de, Doğu ile Batı arasındaki benzerliklere ve farklılıklara bakarken, milli ve bireysel kimliklerimizin gerisinde yatan yapaylığı ortaya çıkartarak, iki kültürün ortak paydasını vurguluyor. Okur İstanbul manzarası eşliğinde izlediği bu yarı gerçek yarı hayal hikâyede, kendi varoluşunun özünü aramaya davet ediliyor.
1975’te bir bahar günü başlayıp günümüze kadar gelen, İstanbullu zengin çocuğu Kemal ile uzak ve yoksul akrabası Füsun’un hikâyesi: Hızı, hareketi, olaylarının ve kahramanlarının zenginliği, mizah duygusu ve insan ruhunun derinliklerindeki fırtınaları hissettirme gücüyle, Masumiyet Müzesi, elinizden bırakamayacağınız ve yeniden okuyacağınız kitaplardan biri olacak.
Masumiyet Müzesi’ni okurken yalnız aşk hakkında değil, evlilik, arkadaşlık, cinsellik, tutku, aile ve mutluluk hakkındaki bütün düşüncelerinizin derinden etkilendiğini ve kitabın rengârenk dünyasından hiç ayrılmak istemediğinizi göreceksiniz.
Kar, Türk edebiyatında 1990’ların siyasi atmosferini ele alan, dönemi bütün şiddeti ve çatışmalarıyla anlatan en iyi ve en iddialı romandır. Kars’taki siyasal İslamcılar, solcular, Türk ve Kürt milliyetçilerinin hikâyesini inanç, başörtüsü sorunu, askeri darbeler ve üçüncü dünyada yaşamanın öfkesi ve ümitsizliği üzerinden tartışan Kar’da Pamuk, başka romanlarında da zaman zaman gördüğümüz mizah yeteneğini bu defa sonuna kadar sergiliyor.
Orhan Pamuk’un en renkli ve en iyimser romanım dediği Benim Adım Kırmızı, 1591 yılında İstanbul’da karlı dokuz kış gününde geçiyor. İki küçük oğlu birbirleriyle sürekli çatışan güzel Şeküre, dört yıldır savaştan dönmeyen kocasının yerine kendine yeni bir koca, sevgili aramaya başlayınca, o sırada babasının tek tek eve çağırdığı saray nakkaşlarını saklandığı yerden seyreder. Eve gelen usta nakkaşlar, babasının denetimi altında Osmanlı Padişahı’nın gizlice yaptırdığı bir kitap için Frenk etkisi taşıyan tehlikeli resimler yapmaktadırlar. Aralarından biri öldürünce, Şeküre’ye aşık, teyzesinin oğlu Kara devreye girer. İstanbul’da bir vaizin etrafında toplanmış, tekkelere, karşı bir çevrenin baskıları, pahalılık ve korku hüküm sürerken, geceleri bir kahvede toplanan nakkaşlar ve hattatlar sivri dilli bir meddahın anlattığı hikayelerle, eğlenirler.
Bu bir cinayet romanı değil. Modern tıbbın karanlık yüzü aydınlanıyor…
Rockefeller’ın kozmik odasındaki Türkler kim?
Neyin karşılığı, ne kadar para aldılar?
Tabular yıkılacak… Ezberler bozulacak…
Artık yüzleşme vakti…
“Bir film düşün. İlk sahne sıradan bir olayla başlar. Film ilerledikçe gelişmelere inanamazsın.
Dehşete kapılırsın. Film biter. Etkisinden kurtulamazsın. Korkarsın. Bu kitabın yazım sürecinde ben bunları yaşadım. İlk sahne: Altı yıl önceydi.Medyaya her cümlesi yalan olan bir haber sızdırıldı. Peşine düştüm…”
Otuz iki yıllık bir zaman diliminde yazılan İnce Memed dörtlüsü, düzene başkaldıran Memed’in ve insan ilişkileri, doğası ve renkleriyle Çukurova’nın öyküsüdür.
Yaşar Kemal’in söyleyişiyle “içinde başkaldırma kurduyla doğmuş” bir insanın, “mecbur adam”ın romanı.
Bu bir cinayet romanı değil. Modern tıbbın karanlık yüzü aydınlanıyor…
Rockefeller’ın kozmik odasındaki Türkler kim?a
Japonlar herkesin bir ikigaisi olduğuna inanır, her sabah yataktan kalkmaları için bir sebepleri vardır.
İlham verici ve rahatlatıcı bu kitap sizlere kendi ikigainizi keşfetmeniz için gerekli tüm bilgileri veriyor.
Aceleci davranmamanızı, hayat gayenizi keşfetmenizi, ilişkilerinizi canlandırmanızı ve kendinizi tutkularınıza adamanızı sağlıyor
Neyin karşılığı, ne kadar para aldılar?
Tabular yıkılacak… Ezberler bozulacak…
Artık yüzleşme vakti…
2009 yılı Banu Avar’ın deyişiyle yabancı güçlerin ve içerdeki işbirlikçilerinin gemi azıya aldığı ve bunu açıkça ilan ettiği yıldır… 2009 tarihe bu şekilde geçecektir… Şubat 2009’dan Haziran 2009’a kadar Avrasya televizyonu ekranlarından izleyicilerle buluşan “Dünya Düzeni” adlı programda bu tarihsel döneme dikkat çeken deneyimli gazeteci Avar, “küresel çete” olarak değerlendirdiği güçlerin karmaşık ilişkilerini ve uyguladıkları politikaları Türkiye açısından mercek altına alıyor.
Tüm zamanların ilk yüz romanı arasında gösterilen Silahlara Veda savaşlara, aşklara, dünyaya bakışınızı değiştirecek bir roman.
Romanda, sıcak savaşın ortasında iki genç insan hem kendi sevgi dolu dünyalarında hem de savaşın her şeyi yerle bir eden acımasız dünyasında yaşarlar; bütün zorlukları aşarlar sevgileriyle. Bir yanda insanı yok eden savaş, bir yanda insanı insan yapan sevgi… Yaşama sevinci… Bu çelişkili yaşam içinde bu iki insanı çeke sürükleye götüren olaylar…
Güneş de Doğar’daki kişiler, savaş sonrası değer yargıları yiten, değişen yaşamları üç aşağı beş yukarı birbirine benzeyen insanlardır. Roman başkişileri, bu çöküntüyü olanca derinliğiyle yaşarlar. Hemingway yaşamı, ister av, ister savaş alanında, isterse arenada, nerede olursa olsun düş kırıklıklarıyla dolu bir savaş gibi algılar.
Hemingway’in ilk romanı olan Güneş de Doğar çağının etkilerini üzerinde taşıyan, her soluğunda savaşın yarattığı büyük yıkımı yansıtan, tüm zamanların en iyi romanları arasında gösterilen bir yapıt.
Yaşlı bir Kübalı balıkçının açık denizde Gulf Stream’e kapılmış olarak dev bir kılıçbalığıyla olan can yakıcı mücadelesi son derece sade ve kuvvetli kelimelerle anlatılıyor. Bu hikâyesiyle Hemingway, yenilgiye karşı cesaret, kayba karşı şahsi başarı temasını kendine has modern üslubuyla yeni baştan heykelleştirmiştir.
Hemingway, Avrupa’da bulunduğu yıllarda sık sık Afrika’ya avlanmaya gitmiştir. Kendi ülkesinde de balıkçılıkla birlikte, avlanmanın her türüne ilgi duymuş; çoğunlukla avlanabileceği yerlerde yaşamış, yaşamını bir serüvenler zincirine dönüştürmüştür. Afrika’nın Yeşil Tepeleri bu serüvenlerden birinin romanı.
Nobel Ödüllü yazarın tüm öykülerinin bir arada olduğu tek eser.
Ernest Hemingway’in tüm kısa öykülerinin toplandığı bu bütünsel eserde okurlar hem Kilimanjaro’nun Karları, Beyaz Fil Tepeleri, Aydınlık ve Temiz Bir Yer gibi çok sevilen klasiklerle buluşacak hem de ilk defa bu seçkide yayımlanan yedi yeni öyküyü keşfedecek. Tüm Öyküler, Hemingway hayranları için paha biçilmez bir hazine.
İspanya iç savaşının anlatıldığı roman, 1940’larda yazılmıştır. Böyle olmasına karşın, hâlâ birçok ülkede çevirisi yayımlanmakta, hâlâ en çok okunan kitaplar arasında yer almaktadır. Bu ilginin nedeni, bir serüven romanı oluşunda ya da Hemingway’in o kendine özgü anlatış biçiminde aranabilir.
Hemşire Amy Leatheran, son işi için Irak’ın Hassanieh kentindeki bir kazı alanına gider. Görevi ünlü arkeolog Doktor Leidner’ın güzel eşi Louise ile ilgilenmektir. Kazı ekibinin üzerindeki gergin hava Leatheran’ın gözünden kaçmaz. Bu gerginliğin sebebinin Louise ile ilgili olduğundan emindir.
Louise korkunç halüsinasyonların pençesinde kıvranırken sinirleri oldukça yıpranır. Kadın bir şeyden ya da birilerinden korkuyor gibidir. Ama kimden ve neden? Tehdit mektupları alan Louise bir gün odasında ölü bulunur. Gizemli ve karanlık geçmişi olan kadını kim öldürmüş olabilirdi? Kazı ekibinden biri mi? Yoksa geçmişinden biri mi?
Sıradan bir günde, her şeyin olması gerektiği gibi olduğu bir anda inanılmaz bir olay yaşanır.
Yan yana gelen iki trende ancak korku filmlerinde rastlanacak türden bir cinayet vakası yaşanmaktadır. Ve tüm bunların tek tanığı bir kadındır.
Elspeth çaresizlik içinde baktığı vagonun penceresinden bir adamın bir kadının boğazını hunharca sıktığını görür. Zavallı kadının bir süre sonra cansız bedeni yere yığılır ve o anda tren hareket eder.
Bu düğümü çözebilecek tek kişi Jane Marple’ dan başkası değildir.
Ve belki de Elspeth’ e inanacak tek kişi… Çünkü ortada ne şüpheli, ne başka tanık, ne de ceset vardır.
Yerel Gazetede çıkan garip cinayet ilanı, Jane Marple dahil tüm Chipping Cleghorn köyü sakinlerini heyecanlı bir bekleyişe sürüklemiştir: 29 Ekim, Cuma günü, saat 18.30’ da Little Paddocks’ta cinayet işlenecektir. Bu çocukça bir şaka mıydı, yoksa zavallı Letitia Blacklock’u korkutmak için yapılan bir oyun muydu? Bu esrarengiz davetiyeye karşı koyamayanlar belirtilen zamanda Little Paddocks’un kapısında belirirler ve ışıklar söner.
Anne Beddingfeld, babasını kaybettikten sonra Londra’da yaşamaya karar verir. Ve günün birinde, içinde her zaman var olan macera tutkusu, Hyde Park’ın köşesindeki metro istasyonunda yaşadığı bir olayla canlanır. İstasyondaki bir adam rayların üstüne düşerek ölmüştür. Ama ne var ki olay göründüğü gibi değildir. Anne, kaza olmadığına inandığı olayın peşini bırakmaz ve elindeki tek ipucuyla “Albay” olarak da bilinen katilin asıl kimliğini ortaya çıkarmaya çalışır. Ancak bilmediği şey Albay’ın da onun peşinde olduğudur.
Sabah saat yedide uyanan Bantry’ler kütüphanelerinde genç bir kadın cesediyle karşılaşırlar. Şık gece elbiseli kadının makyajı yüzüne gözüne bulaşmıştır. Peki bu kadın kimdi? Buraya nasıl gelmişti? Daha sonra terk edilmiş taşocağında bulunacak yanmış genç kız cesediyle bir bağlantısı var mıydı? Saygıdeğer Bantry’ler, dedikodular başlamadan bu esrarengiz olayı aydınlatması için Bayan Marple’ı davet ederler.
Alfabe sırasına göre kurbanlarını öldüren seri katil, cesetlerin yanına ABC tren yolları tarifesini bırakmaktadır. Aynı zamanda cinayetleri işleyeceği mekanları Hercule Poirot’ya önceden haber vererek deneyimli dedektifle dalga geçmektedir. Fakat Poirot adı geçen yerlere ulaşmakta her zaman gecikir. Bu psikopatın düşüncelerinden ve cinayet metodundan fazlasıyla etkilenen Poirot, Hastings ve Japp’ın yardımıyla İngiltere’de enine boyuna seyahat ederek bu acımasız katilin izini bulmaya karar verir.
Linnet Ridgeway genç, güzel ve zengin bir kadındır. Hayatının en büyük hatasını yaparak arkadaşının nişanlısını elinden alır. Balayları için gittikleri Mısır, bütün yaşamının değişmesine neden olacak olayların başlangıcıdır.
Gece yarısından sonra artan şiddetli tipi yüzünden Doğu Ekspresi artık yoluna devam edemeyecek durumdadır. Yılın bu zamanlarında lüks tren tamamen doludur. Ertesi sabah yapılan kontroller sonucu tüm yolcuların sağ salim trende olduğu anlaşılır. Ancak defalarca bıçaklanarak öldürülen Amerikalı yolcunun kompartımanının kapısı içeriden kilitlidir.
Sonunda trende yolculuk etmekte olan Hercule Poirot cinayeti incelemeye başlar. Ancak kimi yolcular cinayetin izlerini yok edebilmek için yaşlı dedektifin dikkatini dağıtmaya çalışırlar. Poirot, kehanet sayılabilecek bir saptamayla cinayeti bir değil iki şekilde çözümlemeyi başarır.
Tutunamayanlar, Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biridir. Berna Moran, Oğuz Atay’ın bu ilk romanını “hem söyledikleri hem de söyleyiş biçimiyle bir başkaldırı” olarak niteler. Moran’a göre “Oğuz Atay’ın mizah gücü ve duyarlığı ve kullandığı teknik incelikler, Tutunamayanlar’ı büyük bir yeteneğin ürünü yapmış, eserdeki bu yetkinlik Türk romanını çağdaş roman anlayışıyla aynı hizaya getirmiş ve ona çok şey kazandırmıştır. “Küçük burjuva dünyasını ve değerlerini zekice alaya alan Atay, “saldırısı tutunanların anlamayacağı, reddedeceği türden bir romanla yazar.”
Balıkçılar, sünger avcıları, dalgıçlar, gemiciler… Halikarnas Balıkçısı’nın hikâye ve romanlarıyla gelen bu tipler, sadece edebiyata ilk kez geldikleri için ilginç değillerdir. Balıkçı, denize bağlı olarak, güzelliği, özgürlüğü, başkaldırıyı, insanoğlunun geçmişteki ve gelecekteki arayışlarını, kayıplarını, bunalımlarını, korkularını, ışığı kırar gibi kendiliğinden alabildiğine etkin bir anlatımla ortaya koyarak, çağdaş insancıl bakışla eski uygarlıklar arasındaki bağları göstermiştir.
Usta yazarımız Halikarnas Balıkçısı’nın üç çocuk kitabından biri Denizin Çağırışı. Yazarın sekiz öyküsünü bir arada olduğu kitap, Cavit Yaren’in çizgileriyle hazırlanmış.
Deniz, balıklar, balıkçılar ve deniz insanlarının yaşam savaşları, yaşamöyküleri… Halikarnas Balıkçısı’nın büyük bir ustalıkla kaleme aldığı öykülerden güzel bir derleme kitabı.
Bulamaç’ta deniz kıyısı insanlarının, denizde olan mücadelesini, denizde geçen korkulu anları, tekne sahiplerini, geçimini denizden sağlayan balıkçıları ve bunların birbirleriyle olan ilişkilerini gayet akıcı bir dille gözler önüne sermiştir.
Halikarnas Balıkçısı’nın bu kitabı 1948 yılında 126 gün boyunca gazetede tefrika edilmiştir.
Sonsuzluk Sessiz Büyür’deki yazılar, İzmir tarihi konusundaki en ayrıntılı ve özgün yazılardır. Ayrıca okununca görüleceği gibi, insana büyük rahatlıklar getiren teknolojik gelişmenin insanlıktan alıp götürebileceklerini veriyor. Başka bir anlatımla, çarpık çağdaşlaşmanın çağdaş bir eleştirisi niteliğindedir.
Birbirinden güzel on iki öykünün yer aldığı kitap, deniz ve doğa tutkunu Halikarnas Balıkçısı’nın gözünden denizi ve doğayı anlatıyor.
Reşat Nuri Güntekin’in keskin gözlem yeteneğinin nüktedan üslubuyla birleştiği Anadolu Notları, okura hem edebi bir dil lezzeti hem de toplum yaşamına dair içeriden bir bakış vaat ediyor. Gezi yazısı, deneme ve anı türlerini bir arada sunan eser, incelikli ve derin tahlillerle dönemin insan yaşayışı ve kültürel ortamı üstüne gerçekçi çözümlemeler sunuyor. Genç Cumhuriyet’in görevlendirdiği bir Milli Eğitim Müfettişi olarak Anadolu illerini dolaşan Güntekin, dönemin yaşayış tarzına yer yer eleştirel yer yerse coşku dolu satırlarla tanıklık ediyor.
Reşat Nuri Güntekin’in farklı bir edebi türdeki ustalığını gözler önüne serdiği Anadolu Notları, büyük ustanın külliyatının özel bir yerinde duruyor.
Evliya Çelebi seyahatlerinin başlangıcını bir rüyaya bağlar: 1630 Ağustosunun 19. Gecesi düşünde peygamberden “şefaat” dileyecek yerde “seyahat” diler ve zihninde büyüttüğü uzak ülke hikayelerinin de etkisiyle yollara düşer.
Büyük bir gözlem gücüne dayanan görgü tanıklığıyla 17. Yüzyıl Osmanlı toplum yaşamının her alanını; padişahından eşkıyasına toplumun her kesiminden insan manzaralarını, değme romancılara taş çıkartacak özyapı betimlemeleri, güçlü bir mizah anlayışı ve kıvrak bir anlatışla, zamanının konuşma diline sadık kalarak aktarır.
Başarı İçin Her Gün Bilgelik kitabıyla Dr. Wayne W. Dyer, başarının kişisel, mesleki ve spiritüel alanlardaki gerçek anahtarlarını bilgece sözlerle okurlarına sunuyor. Bu sözleri kendi yaşamınızda uygulamaya sokarak her alanda kullanabilirsiniz.
Hemen herkesin Hatalı Alanları vardır. Ancak şimdi, bu kitabın yardımıyla onlardan sonsuza dek kurtulmayı öğrenebilirsiniz. Hatalı Alanlarınız, mükemmel bir psikiyatrist tarafından yazılmış ve kısa sürede best-seller olmuş bir yapıt. Kişiliğiniz ve yaşamınızda değiştirmek istedikleriniz varsa bu kitap tam size göre. Elbette ki kimse mükemmel olamaz ama çaba harcayarak mükemmele yaklaşabilirsiniz.
Şah’ın ülkeyi terk etmesinden sonraki yirmi dört günün hikâyesi.
Bir İngiliz helikopter şirketi de bu karmaşık dönemde çalışmalarını kurtarmak zorunda. Ancak savaş, en ıssız yerlerde bile çalışan pilotları ve kadınlarını bulmakta gecikmiyor.
Kapsamı ve derinliğiyle Shakespeare’i andıran Shogun’u New York Times şöyle tanımlıyor: “Sadece okumuyorsunuz, onu yaşıyorsunuz.”
Kalıcı Olmak çeşitli yeni yönetim modellerinin moda olduğu günümüzde bir dizi şaşırtıcı ve düşündürücü gerçeği bilimsel verilere dayanarak göz önüne sermektedir. Stanford Üniversitesi Graduate School of Business’da gerçekleştirilen altı yıllık bir araştırma projesi üzerine yazılan kitapta vizyoner şirketler güçlü rakiplerinden biriyle doğrudan karşılaştırılarak incelenmiş. Kitabın yazarları Collins ve Porras, vizyoner şirketlerin başarı öykülerini en başından, kuruluşlarından itibaren incelemiştir.
Jim Collins’in kalabalık ekibiyle birlikte yaptığı 5 yıl boyunca devam eden araştırmanın sonuçlarını döktüğü bu kitapta 1.400′ ün üzerinde şirketi incelemiştir. İşte bu kitap, vasat bir şirketin nasıl mükemmel ve aynı zamanda kalıcı başarılar elde eden bir şirkete dönüşebileceği konusunda, evrensel boyutta uygulanabilir araştırma bulgularını içermektedir. Yazar göre mükemmele ulaşmanın, ünlü CEO’lar, en son teknolojik uygulamalar veya popüler değişim tekniklerini uygulamakla değil, doğru insanlarla doğru hedefe odaklanmış disiplin kültürünün hakim olduğu bir ortam yaratmakla gerçekleşebilir. Bu sav, kitapta, örneklerle ve gerçek şirket hikâyeleriyle desteklenmiştir. Collins’e göre mükemmele ulaşma yolculuğunda değişim süreci, ilk aşamada enerji istemesine rağmen bir kez ivme kazandığında, aldığı enerjiden çok daha fazlasını geri verir. Yazar kitabıyla, her kurum ve kişiye, uzun dönemli mükemmelliğe ulaşabilir.
Yazarın bu kitapta cevabını aradığı bazı sorular şu şekildedir:
-Vasat bir şirket kalıcı olarak mükemmel bir şirkete dönüşebilir mi?
-Dönüşebilirse bu nasıl gerçekleşir?
-Bir şirketin iyiden mükemmele dönüşmesini sağlayan belirleyici özellikler nelerdir?